14 Kasım 2023

Dijital ve dünya

ile aporya

Dijital, anlam olarak sayılarla ilgili sayısal bir kavramdır, sayılara bilgi yükleyip bilgiyi istenilen yere postalama gönderme olarak düşünebiliriz. Bir sürü fiziksel ve elektronik kavramı bir yana bırakırsak verinin veya bilginin bu şekilde aktarımı paylaşımı olarak tanımlama yapabiliriz. İstediğiniz her türlü bilgi fotoğraf yazı video resim gibi bilgilerin sadece “0” ve “1” rakamlarına yüklenip transfer edilmesidir. Sadece iki rakamı kullanarak istenilen birçok şeyi tanım yerindeyse kapınıza/kapımıza getir götür işlemidir. Özellikle bilginin her an kapımıza geliyor oluşudur. Ama ilk önce toplumsal olarak dijital alt yapının kurulması sağlanmalıdır.

Dünya tam bu anlamda buraya gidiyor inkar edilemez engellenemez değişim ya da gelişim mi dersiniz ne derseniz deyin var olan sistem buraya gidiyor ve hatta gideceği yere ulaştı bile. Kurumların da buna ayak uydurduğunu rahatlıkla görebiliriz. Az gelişmiş ülkelerde durum biraz daha farklı olsa da diğer tüm ülkelerin dijitalleştiğini görürüz. Dijitalleşme sadece sosyal medya değildir.

Zamanla ürün alım satımına dönüşmüş olması kaçınılmazdır. Her türlü ürün alım satımı, pazarlanması somut veya soyut olan satılabilen veya alınabilen ürünlerin el değiştirmesidir. Kazananı büyük şirketler olmasına rağmen işimize elbette yarar aktarımı saniyelerle ölçülür kolaydır ve ulaşılabilirdir. Pazarlama aracı olarak muazzam etkiye sahip olan ürünlerin rakamlarla aktarılmasıdır. Dijitalleşme ürün alım satımına dönüşmüş olsa da en büyük etkisi sınırların kalkıyor oluşudur ki bu belki de en faydalı tarafıdır. Kısacası kaçınılmaz olandan faydalanabildiğimiz kadar faydalanalım. Ve kağıt israfına son…

Bilgiye bu kadar kolay ulaşıyor olmak araştırma-okuma kabiliyetini düşürür muhakkak. Okuma alışkanlığını yok ediyor olması da en büyük eksisidir. Bildiğim kadarıyla kitap okumak vücutta RNA sentezine yol açar. Bu kayıp çok büyük olabilir. Aynı zamanda kişisel bilgiler depolanırken bunların çalınması ifşa edilmesi başka türlü amaçlar için kullanılması da cabası. Ne kadar sağlama almaya çalışsak da güvenilirliği her zaman tartışılır olacaktır.

Teknoloji ile birleştirelim: Mesela 5-G ile dünyanın bir ucundan diğer ucundaki kişiler ameliyat edilebilmiştir, daha hızlı bağlantıyla çok daha fazlasının yapılacağı gayet açıktır. 5-G’nin sağlığa verdiği zararlar hakkında ortaya atılan teorileri bir kenara bırakacak olursak daha hızlı bağlantılarla çok daha farklı çok daha ileri düzey işler yapılacaktır.

Burada dijital çağdan faydalanabilir miyiz bunu dikkate almalıyız. İnsanın hayrına olabilen ürünleri geliştirip insanın hizmetine sokmalıyız. Biz her ne kadar iyi niyetli davransak da zararları elbette olacaktır. Askeri eğitim sağlık ve daha birçok alanda faydalanılması gerektiğini düşünüyorum ki zaten bu konuda baya ilerlemeler oluyor hatta geç bile kaldık diyebilirim.

Salgın sonrası yeni normal denen yeni yerleşik hayatta bunun önemi daha da anlaşılacaktır/anlaşılmıştır. Her türlü kara komplo teorisini bir yana bırakıp da dijital olarak adımlar atmalıyız. Nükleer santrallere karşı gelenler gibi buna da karşı gelenleri görüyoruz. Bir fizikçi olarak nükleer santrallerin olması gerektiğine inandığım gibi dijital dünyadan da faydalanmamız gerektiğini düşünüyorum. Yeni olan ürkütücü olabilir ama yeni olana ayak uyduramazsak sonuçları daha da ürkütücü olacaktır.

Zaten en basit haliyle dijital ürünlerden faydalanıyoruz telefonlar en güzel örneğidir. Elbette bizim üreteceğimiz telefonumuz olması veya işlemci üretebilmek, bunun üzerine çalışmalar yapılıyor bakanlık tarafından. Bence şimdiye kadar yapılan en büyük icraat budur.

Dünya bu Dünya’nın diğer yanı savaş ve yıkımlarla perişan olmuş durumda. Açlık yoksulluk kimsenin umrunda bile değil. Biz kendi derdimizin en büyük dert olduğunu düşünüp dururken Suriye’de, Afrika’da olanları göremiyoruz. Ellerimizdeki acı bireysel toplumsal acılara sahip değiliz olamıyoruz. Yaratılış amacımız bu muydu düşenin üzerinden para kazanmak mıydı, acıya zulme uymak mıydı. Neden bunları düşünemiyoruz. Düşünün mültecilerin etrafındayız çepeçevre sarmışız onları görmeyerek duymayarak. ilerliyor buraya gidiyor…

Tamamen iyi tamamen acısız bir dünya kuramayacağız ama elimizden de bir şey gelmiyor diyemeyiz. Sadece bireyselliğe kapılıp kendimizi dünyanın merkezine koymayalım yeter.

İlla kahraman olmaya da gerek yok kahramanlığa hiç gerek yok. Kuzey yarım küre merhamet duygusunu kaybediyor. Her geçen gün bireysel acılar çekiyoruz bireysel sevinçler de cabası. Kelebek etkisi tersi yönden ilerliyor. Umut vermiyor. Ama benim halen umudum var. Merhamet duygumuzu kaybetmeyelim.

Fizikte etki tepki konunu vardır. Mesela bir duvara bir etkide bulunduk mu yani duvara dokunursak duvar da bize aynı büyüklükte bir tepkide bulunur. Bu sadece dokunmayla mı olur elbette hayır. Misal” ne ekersen onu biçersin” sözü bu yasayı destekler durumdadır. Yapacaklarımız karşılıklıdır elbet. Bu salt çıkarcılık olarak düşünülmesin. Merhametin de karşılıklı olacağıdır dediğim. Merhamet etki merhamet bulasın. Daha da genişletin etki-tepkiyi neyi görmek istiyorsak o yönde etkiler yapmalıyız. Bir daha buraya gelmeyeceğiz ne de olsa bir hakkımız var sadece…